Yaşadığımız dönemin anamalcı değerleriyle ifade edersek; reytingi oldukçayüksek bir fenomen oldu. Tatlıses’in vurulması neredeyse, aynı zaman diliminde gerçekleşen Japonya’yı yıkan 9 şiddetindeki deprem ve Batılıların Libya’yı “özgürleştirmek” için yağdırdıkları bombalar kadar ilgi gördü.

Bu menfur olay kuşkusuz en çok onu sevenleri, ailesini üzdü. Ülkenin en tanınmış sanatçısının İstanbul’un göbeğinde kalaşnikoflarla taranması insanlarda dehşet duygusu yarattı. Hastaneye kaldırılan sanatçının yaşamla ölüm arasındaki mücadelesi nefesler tutularak izlendi.

****

Olayın ardından ilk açıklamayı yapan Başbakan, vurulmadan önce Tatlıses’in kendisine yolladığı mesajda “Partiminizden aday olayım olmayayım. Ben ve çevremdekiler sizin delikanlı yanınızı seviyoruz. Böyle bir başbakanımız hiç olmamıştı. Saygılarımla.” dediğini aktarıyor. Başbakan, “Ben Allah’tan kendisine şifa diliyorum” derken, duygulanıyor.

Gazetelerin yazdığına göre; Tatlıses’in “bütün kadınları” hastaneye koşuyor. Urfalılar hastane bahçesine nöbete başlıyor. Beslenme amacıyla lahmacun tüketiliyor.

****

Basına bazı nahoş olaylar da yansıyor. Habere göre, eski hayat arkadaşı Derya Tuna, Tatlıses’in son sevgilisi A.Yıldız’ın yoğun bakım ünitesine alındığını öğrenince görevli doktorlara, “Siz bu f….i nasıl odaya alırsınız, kime sordunuz?” diye bağırıyor. Rakibesi ise gecikmeden “Asıl sen f….n” şeklinde karşılık veriyor. “Benim adım Derya Tuna” çıkışına ise “Olabilir benim adım da Ayşegül Yıldız” diye meydan okuyor. Doktorların araya girerek, “Hanımlar burası kavga yeri değil, seviyeyi iyice düşürdünüz” müdahelesiyle kadınlar oradan uzaklaştırılıyor.

****

Kameralar ve yoğun ilgi nedeniyle hastane önü film seti gibi; ziyaretler bitmiyor.

Bu arada ilginç değerlendirmelere de şahit olunuyor. Bakan Bülent Arınç “Kendisini yoğun bakımda, ziyaret ettim, uyuyordu. Uyandırılmamasını rica ettim” diyerek herkesi şaşırtıyor.

Fakat en ilginci İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nün demeçleri oluyor. Sanatçıyı ziyareti ettiklerinde kendilerine el salladığı için çok duygulandıklarını söyleyerek ekliyorlar:

“İbrahim Bey’i yüzümüz ak olarak ziyaret etmek istediğimiz için, suçluları yakalayıp da geldik, bu yüzden iki gün sonra geliyoruz.” diyorlar.

****

Sanatçıyı vurdukları zanlıyla polis tarafından gözaltına alınan “suçluların” daha önce Tatlıses tarafından vurdurulan kişiler olduğu öne sürülüyor. Saldırının azmettiricisi olarak gösterilen Abdullah Uçmak’ın, “bizim kanımızı akıttı illaki bizde onun kanını akıtacağız” gibi beyanları olduğu ortaya çıkıyor.

****

Tablo bu…

Bütün bu hengame içinde İbrahim Tatlıses’in sağlık durumu “evet, İbo yıkılmadı ama ayağa kalkması zaman alacak” şeklinde özetlenebilir. İşte bu noktada herhalde Tatlıses’i en iyi anlayacak olanlar ne ailesi, ne kadınları, ne devlet erkanı, ne de düşmanlarıdır. Onun bundan sonra yaşayacağı süreci en iyi engelliler anlayacaktır.

Edinilmiş engellik sürecini yaşayanlar, İbrahim Tatlıses’in zor yolun başında olduğunu en iyi bilenlerdir. Çünkü, Felç olan bir insanın rehabilitasyon döneminin büyük sabır, güçlü bir irade ve yaşam sevgisine bağlı olduğunu onlar iyi bilirler.

Şu dünya da yaşayan hiçbir canlının engelli olmayacağı şeklinde bir garantisinin olmadığını Tatlıses örneğinde görmüş olmak, kuşkusuz kimseyi mutlu etmemiştir. Umarız sanatçı bu dönemi esenlikle atlatır.

Bu vesileyle toplumumuzun bir parçası olan engelli yurttaşlara bakışımızı bir kez daha gözden geçirmek yerinde olur, diye düşünüyoruz. Her birine İbrahim Tatlıses kadar olmasa da hak ettikleri ilgi gösterilmelidir.